En son yayınladığım videomuzu izlediyseniz; davranışları en yakın olduğumuz kişiler başta olmak üzere bilinçli ya da bilinçsiz, doğrudan ya da dolaylı, tekrar ederek ve hatta tekrar etmeden zihne kaydederek içselleştirdiğimizi / modellediğimizi ve zamanı geldiğinde (ki bu zaman 1 dakika sonrası da olabilir, 20 yıl sonrası da olabilir) ve eyleme dönüştürdüğümüzü kısacası aynı davranışı aynı şekilde taklit ettiğimizi ve devam ettirdiğimizi mini özet bir animasyon versiyonu olarak da gördünüz.
Yazılarda tekrar ve tekrar bu konuyu vurgulamamın sebebi, evet proje araştırmamın bir parçası olması ancak en temelinde dikkati çocuklara yöneltmek istemem ve onlara duyduğum derin sevgi. Bu yazımda ya da sonrakinde zihnimizdeki mükemmeliyetçilik takıntısı ile doğrudan bağlantılı ve yakın arkadaş olan bu kuramı fazla teknik bilgilere değinmek istememem sebebiyle bahsetmediğim son birkaç önemli noktayı da dahil ederek noktalamak istiyorum.
Günümüzde yaşamın birçok alanında hala geçerliliğini sürdüren, psikoloji bilimi tarafından hala çok büyük ilgi gören ve davranışçı kuramların insanın öğrenme biçimini ve sonucu olan insan davranışlarını tam olarak açıklayamadığı temeli üzerine hayat bulmuş “Sosyal Öğrenme Kuramı” diğer adlarıyla “Sosyal Bilişsel Kuram” ya da “Gözlemsel Öğrenme Kuramı” olarak da adlandırılan kuram, insan yaşamında öğrenmenin bu konuda etkin rol oynayan “bireysel, çevresel ve davranışsal” değişkenlerin karşılıklı birbirleriyle etkileşimi sonucunda oluştuğunu savunan çok boyutlu bir kuramdır.
Ayrıca “sosyal öğrenme kuramı” öğrenmenin; insanın sosyal bir varlık olması nedeniyle, kişinin doğrudan ya da dolaylı olarak etkileşimde bulunduğu diğer bireyleri ve onların davranışlarını, bilişsel süreçlerini ya da bakış açılarını rol model alarak ve gözlem yaparak da gerçekleşebileceğini savunan bir kuramdır.
Sosyal öğrenme kuramında davranıştan çok, bireyin “düşünme, planlama, algılama ve yorumlama” gibi bilişsel süreçlerinin bireyin öğrenme eyleminin büyük bir kısmını meydana getirdiği; daha kompleks ya da karmaşık olan davranışların bu şekilde modellenebildiği; öğrenmenin bilişsel, duygusal ve sosyal boyutlarıyla gerçekleştirilen bir eylem olduğu vurgusu yapılmaktadır Bu konuya farklı ve çok doğru bir bakış açısı ise öğrenmenin “her zaman deneme-yanılma ile öğrenmek mümkün olmayacağı” çünkü yaşam süresi olarak buna yeterli zamanımız olmadığı şeklinde ifade edilmektedir.
Copyright Ebru ER