Dinginlik, iyilik ve huzur hali olarak da adlandırabileceğimiz esenlik hali kelime olarak, İngilizce “flourishing” ve Türkçe “güzelleşmek, çiçeklenmek, yıldızı parlamak” anlamına gelmektedir ve bilişsel, psikolojik, duygusal ve sosyal kısacası biyopsikososyal gelişimin bir göstergesi olmakla birlikte fiziksel sağlığın da bir belirleyicisi olarak kabul edilmektedir.Öznel iyi oluş (esenlik) aslında mizaç, karakter olarak düşündüğümüz esenlik halinin aslında olaylar ve durumlar karşısında gerçekleştirdiğimiz ve süregelen bir duygudurumdur.
Öznel iyi oluş (esenlik) halinde zihnin ferah, sağlıklı ve olumlu ve pozitif düşünmeye meyillidir. Esenlik halinin anlamı insanlara karşı da vicdanlı, merhametli, duyarlı olmak olarak da ifade edilmektedir. Psikoloji bilimi vicdan ve esenlik arasında derin bir bağ olduğunu düşünmektedir.
Bu noktada insanın mutluluğunun seviyesini değerlendirebilme yeteneğine ve yetisine sahip olup olmaması üzerinde durulması gereken kavramdır.; çünkü algılayamadığımız ve farkında olmadığımız bazen de değerini bilmediğimiz şeyler bizler için anlamsızdır. Bizler yaşamı insanlara, nesnelere, olaylara atfettiğimiz anlam dahilinde anlarız ve bu süreçte ne derece doğru kararlar verdiğimiz ise meçhuldür.
Esenlik hali günlük hayatın zorluklarıyla nasıl başa çıktığımızı da belirleyen bir psikolojik duygudurumudur. İnsan yaşamda bir problem ya da travma ile karşılaştığında hayatta ve oyunda kalabilmek adına tıpkı vücudu gibi psikolojik durumunu da dengede tutma şartlanmasına haklı olarak koşullanmıştır. Burada da bireysel farklılıklar dikkati çekmektedir.
Geçmiş hayat tecrübeleri, travmalar, mizaç, içinde bulunulan sosyo-ekonomik durum, sadece bireyler arası kişisel iyi oluş düzeylerimizi ve olaylara, insanlara atfettiğimiz anlamları değil; onlara yansıttığımız tepkileri de birbirinden farklılaştırmaktadır. Yaşamımız boyunca belki de bu nedenle zamanın içinde bir an’a geri dönüp o insan, o iş fırsatı, o olay, o karar ile ilgili çok farklı düşünmüş olmayı ve dolayısıyla farklı bir davranış sergilemiş olmayı kalbimizden geçiririz, değil mi? Ve bir sonraki yazımızda görüşmek üzere
Copyright Ebru ER