Bir önceki yazımızın yanı sıra, insanın seçimlerini açıklamada mantıksal seçim teorisinden tamamen farklı bir yaklaşım daha vardır. Buna göre insanın seçimlerine dair memnuniyetleri ve hoşnut olma duyguları çoğu şeyin önünde yer almaktadır (bize yansıtılan ve tarafımızca algılananın (görünenin) , öz’ün gerçeğin önüne geçmesi)
Buna göre insanlar kabullenilebilirlik eşik (sınır) değerlerini aşmayan ve güçlerinin yetebildiği metaları seçme ve bu yöndeki seçimlerinden memnuniyet duyma eğilimindedirler; bu seçimin kendilerine, öncekilere kıyasla daha yüksek seviyede mutluluk getirisi olacağını düşünmektedirler; yaşamda her anlamda olasılığın daima %50 olduğunu unutarak..
Bu bilgiler ışığında günümüz dünyasında insanın çok fazla seçim şansı olabilir mi? sorusuna yanıt aranmaktadır. İnsanların seçenek sayılarının çok fazla gibi görünse de, seçilenin gerçekte (%50 olasılıkla) o değerde olması ve yeni seçenek hakkında bilgi edinilme sürecinin birey üzerinde zorlayıcı ve yorucu bir etki yaratması nedeni ile artan seçim sayısı aslında çok da bir anlam ifade etmemektedir.
Kısacası araştırmalar seçenek sayısındaki çoğalmanın, bireysel iyi oluş (esenlik) üzerindeki negatif etkilerinden söz etmektedir. Belli bir bağlam (çevre) ve temel (geçmiş) kapsamında da seçenekler üç temel problem ortaya çıkarmaktadır. Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere..
Copyright Ebru ER