İnançlarımız nasıl düşüneceğimiz, nasıl hissedeceğimiz ve çevremizde gerçekleşen olayları nasıl algılayıp, değerlendirip, analiz edeceğimiz ve bu olaylara nasıl bir tepki vereceğimiz konusunda oldukça efektif ve kapsamlı olduklarını; bu nedenle de duygusal beraberlikleri yapılandırıcı ya da yıpratıcı etkileriyle bütünüyle şekillendirme gücüne sahiptirler. Bu inançlar bireyin duygusal yakınlık yaşadığı kişinin ya da eşinin ve duygusal beraberliğinin hangi niteliklere sahip olması ya da olmaması gerektiğine dair bazen işlevsiz olabilen, değişmez, esnekliği olmayan birtakım genelgeler içeren “standartlar”; bireyin partnerinin ya da eşinin karakteristik nitelikleri ve eğilimlerine atfedilen içsel ya da bireyin partnerin ya da eşinin davranışlarının nedeni olarak çevresel koşullara atfedilen dışsal “yüklemeler”; bireyin duygusal yakınlık yaşadığı kişiden veya eşinden ortak yaşamlarına ve paylaşımlarına dair gerçekleştirmesi arzusunda oldukları tüm oluşumları içeren “beklentiler” ve bireyin partnerinin ya da eşinin duygularına ya da düşüncelerine ve duygusal beraberliğinin gidişatına, yönüne dair “varsayımlar” olarak sınıflandırılmaktadır.
İşlevsizlik bakımından ele aldıkları inançlardan çok daha derin, değişime dirençli, güçlü ve rasyonel olmayan düşünceleri temsil eden “mitlerin” de üzerinde önemle durmak gerekir. Özellikle aile kurma öncesi süreçteki ideal eşin seçimi, duygusal beraberliğin ya da evliliğin hangi niteliklere sahip olması gerektiği ve devamlılığına ilişkin olan bazı mitler vardır, Bir sonraki yazımızda işlevsiz inançlar ve mitler konusundan devam etmek üzere
Copyright Ebru ER