Mutluluk korkusuna dair çevresel faktörlerin mi mutluluğun belirleyicisi olduğu yoksa bu çevresel faktörlere dayalı olarak yapılan seçimlerimizin mi mutluluğun belirleyicisi olduğu bir sorunsal ve ikilemdir.
Bu korku dini açıdan ele alındığında Budist inancı odaklanmayı "geçici maddesel mutluluktan" tamamen uzakta olan "sonsuz içsel mutluluğa" yönlendirmektedir ve günde en az bir kez olmak üzere, çoğunlukla beş kez ölüm olgusunu, yaşamın geçiciliğini ve değerliliğini kendilerine hatırlatması felsefesini içermektedir. Budizm'e göre kişi bu spiritüel hoşnutluk duygusuna ulaştığında, şans ve talihine de kavuşacaktır.
İslam felsefesine bakılacak olunursa "ruhun" yaratılan her şeyde olduğu gibi bireye değil, tamamen yüce yaradanın dünyadaki bir yansıması olduğu ve "sonsuz dünyada mutluluğa kavuşmak için bu dünyada acı çekmek" kavramı önem arz eder. Ayrıca İslam felsefesindeki benim de inandığım, bu dünyadaki yaşamımızın geçiciliği, bu dünyadan sonraki yaşamın asıl olan, ölümsüz olan ve sonsuz mutluluk vadeden yaşam olduğu düşüncesi hakimdir.
Son olarak Hristiyanlık inancındaki yedi günah (kibir, açgözlülük, şehvet, kıskançlık, oburluk, öfke, tembellik) ile mutluluk korkusu arasında bir bağlantı olduğu yargısına varılmaktadır. Mutluluk korkusu ile çoğu dinde olduğu gibi Hristiyanlık inanç sisteminde de yer alan yedi günahın, sakınma iç güdüsüyle olması gerekenden çok farklı bir düzeyde anlamlandırıldığı yüksek bir olasılıktır.
Her ne kadar büyük farklılıklar var gibi görünse de, temelde dinlerin öz çekirdek yapı olarak birbirleriyle büyük yakınlıklar taşıdığı görülmektedir. Farklı bakış açılarında vurgulanan, mutluluğu bir tür zevk arayışı ve kovalamacası olarak gören kişilerin aslında en değerli yaşamsal tutkularını ve farkındalıklarını yitirdikleri ve kendi kendilerinin bir tür kölesi oldukları vurgusudur ve aslında yaşam yolunda karşılaşılan bütün talihsizliklerin, üzüntülerin, kırgınlıkların insan olmanın, yaşıyor olmanın ve var olmanın bir parçası olduğudur.
Burada önemli olan “mutluluk korkusunun” yani bir nevi "ölüm korkusunun", bireyin daha anlamlı bir yaşam sürdürmesinde mi yoksa anlık mutlulukların peşinde veya geçmişin mutsuzluğunun gölgesinde hiç yaşanmamış bir hayatı ardında bırakmasında mı etkili olduğu da ayrı bir sorunsaldır.
Copyright Ebru ER