Oysaki hayat süreklilik gösteren bir akarsu gibi akış halindedir. Bu akışı bir nebze de olsa yakalayabilmek, nitelikli bir bilinçli farkındalık, uyanıklık hali ve hazırlıksızlık hali, heyecanı gerektirir. " Her şey göründüğü gibi olsaydı, avucunuza aldığınız deniz suyu ‘mavi' olurdu" (anonim). Nasıl ki okyanusun rengi, gökyüzünün yansımasıysa; ay ışığının ve yıldızların rengi, güneşin yansımasıysa; gökkuşağı yağmur damlalarında kırılan ışığın yansımasıysa, algıladıklarımız da atfettiklerimizin bize yansımasıdır. Gerçek ilahi bir histir; bir bilgi değil ve o çok içten, çok arı, çok güçlü ve yüce bir bilinçli farkındalık gerektirir duyusal, bilişsel, duygusal ve psikolojik anlamda bir bütün olarak. Ve asıl önemli olan nokta bireylerin bağımsız bir kişisel kimliğe sahip olurken; bireylerarası ilişkileri de güçlü bağlarla sürdürebilme yetisine sahip olabilmeleridir.
1935 doğumlu bir yazar ve eğitimci olan Werner Erhard'ın İnsanın yaşama dair bakış açısındaki temel yanlışı özetleyen oldukça ünlü bir sözü bulunmaktadır: "inanılan doğru aslında bir yalan". Bu oldukça derin ifadeler içeren cümleyle benzer anlamlara sahip tüm dillerde olduğu gibi Türkçemizde kullanılan: "bakmak ile görmek arasındaki fark"; "kalp gözü ile bakmak" atasözleri deyimlerinin mükemmeliyetçilik konusunu genel anlamda en doğru özetleyen cümleler olduğu kanısındayım. Akış dahilinde hayat değişirken biz olayları aynı bilgiyle ya da düne ait bilgi ile yorumluyoruz.
Copyright Ebru ER