Mutluluğun peşinde ve takibinde olma eylemi, yüzyıllardır süregelen ve bizlere atalarımızdan kalma bir felsefe temasıdır. Oysaki bugünün toplumlarını tanımlayabileceğimiz kelimeler "tüketim, kapitalizm ve küresellik" olarak sıralanmaktadır. Alan yazında yapılan araştırmalar böylesine maddiyat odaklı bir dünyada "mutluluk" kavramının ne şekilde konumlandırıldığı sorusunu sorgularken, daha çok maddi varlık ya da gelişimin biz insanoğlunu daha mutlu edebilme ihtimalinin var olup olmadığına da değinmektedir.
Bazı araştırmalar duygusal beraberliklerde partner ve eş seçimi konusunu farklı bir bakış açısından ele almaktadır. Buna göre göre dış görünüş kişiler arasındaki ilk çekimi başlatsa da, bireyler kendilerine benzer karakterdeki kişileri eş ya da sevgili olarak duygusal anlamda seçme eğilimi göstermektedirler.
Bu benzerlikleri sadece ortak müzik, film, kitap zevki, benzer sosyo-kültürel zeminde yaşanmış özgeçmişler ya da birbirine yakın maddi imkanlar olarak düşünülmemelidir; her ne kadar günümüz dünyasında bazı yetişkinler bu kriterlere göre duygusal yaşamlarını ve evliliklerini gerçekleştirmeye çalışsalar ve daha başlamadan biten, oldukça yüksek oranlara ulaşan boşanmalara kendi kurduklarını düşündükleri aileleri dahil etmiş olsalar da. Burada üzeri altın harflerle çizilen benzerlikler davranış kalıpları, yaşama bakış açısı, hayatı ele alış tarzı, zamanı değerlendirme biçimi gibi birlikte yaş alabilme adına eşlerin buluşabildikleri ve bir aile olmayı başarabildikleri ortak paydaşımlar olarak düşünülmelidir.
Copyright Ebru ER