Evlilikler, Duygusal Beraberlikler ve Üzerinde Düşündüklerimiz Her şey (Özet Yazısı)

Var olan ekonomik, sosyal, siyasi ve dini dünya düzeni, bireyleri çocukluk yıllarından itibaren mutluluktan korkan, mükemmeliyetçi, hoşnutsuz birer yetişkin olarak var olmaya sürüklemekte; daha yalnız, içe kapanık ve öznel iyi oluştan uzak bireyler olarak sahip olunan bu karakteristik mizacı yaşamsal bir döngü halinde nesilden nesile aktarmaktadır. Göze çarpan ve üzücü olan bir diğer unsur ise insanı mutluluğa sevk etmek amacıyla öne çıkan öğretilerin; yine insanoğlu tarafından yanlış yorumlanıyor olmasıdır.

Araştırmalar ayrıca pozitif odaklı bir bakış açısının evliliklerde ya da sevgiye dayalı beraberliklerde neden yaşamsal bir öneme sahip olduğu sorusu üzerinde de durmaktadır. Mükemmeliyetçiliğin yıkıcı gücüne tamamen karşıt olan bu esnek yorumlama yeteneği; alışılagelmiş ve kalıplaşmış düşünce örneklemlerinden uzak, nesnel ve meta bilişsel bir iç görü, algısal esneklik, dayatılan kavramsallaştırmalardan özgür olma, doğru bir gerçeklik algısı, olumsuz ve tehdit edici duygu ve düşüncelere karşı yüzleşebilme ve kabullenebilme cesareti, olumsuz dış uyaranlara karşı bir nevi duygusal reaksiyonlarda azalma, sevilene karşı yüksek kabul ve bilişsel tolerans, bireysel iyi oluşa odaklanma, zorlayıcı olumsuzluklarda bilişsel ve duygusal bağlanma tutumundan uzaklaşma, olanı ondan sakınmak yerine olduğu haliyle kabul edebilme kabiliyetini sağlayan bir nevi bir sihir, mucizevi bir güç ve mutluluğa giden yolda aşılması gereken geçitleri açan gizli bir anahtardır.