“Sosyal uyum” çocuğun dolayısıyla da bireyin yaşadığı çevrenin ve toplumun “değer yargılarının, davranışlarının ve inanç sistemlerinin” birey tarafından öğrenildiği ve içselleştirildiği süreçtir.
Ve sonraki yıllarda kişiler arası ve duygusal yakınlık ihtiva eden uyumun da temelini oluşturmaktadır. Ayrıca aile ile başlayan, akran ilişkileri ile devam eden sosyal uyum, sonrasında romantik ve duygusal beraberliklerle dönüşüm sürecine devam eder.
Hoşgörülü, duyarlı, şefkatli annelerin çocuklarının (güvenli bağlanma), sağlıklı biyopsikososyal (biyolojik+psikolojik+sosyal) ve duygusal gelişim göstererek çocuklukta akranları ile başlayan ve yetişkinlik yaşamlarında duygusal yakınlık kurdukları ya da yaşayış içinde bulundukları toplum ile yüksek empati yetenekleri sayesinde donanımlı, farkındalıklı, sağlıklı devam eden bir gelişim ve ilerleme sürdürdükleri yadsınamaz bir gerçektir.
Ve ayrıca özellikle ülkemiz göz önünde bulundurularak çocuğun cinsiyeti ve sonucu olarak yaşadığı yalnızlık ve sosyal memnuniyetsizlik ile ebeveynlerin rol model davranışları arasında ayrımcı bir tutum olduğuna vurgu yapılmaktadır. Buna göre kız çocuklarının daha naif, sebatkar ve anlayışlı olmaları istenirken; erkek çocukların daha sert, hareketli ve atak olmaları talep edildiği için; erkek çocukların hatalı ve kural dışı davranışlarının hoş görüldüğü, kız çocukların ise yanlış yapma haklarının pek olmadığı bilinmektedir.
Copyright Ebru ER